2 Eylül 2015 Çarşamba

KOS ADASI'NDA NE YAPILIR? - Bölüm 2/2

Adadaki üçüncü günümüzün sabahı erkenden kalktık ve kahvaltımızı yaptıktan sonra bu sefer adanın güney aksı üzerinde Kos merkeze doğru harekete geçtik. İlk durağımız ününü çok duyduğumuz "Paradise Beach" isimli plajdı. Bu plajdan önceki sapakta "Camel Beach" tabelasına doğru biraz da içgüdüsel bir şekilde yönlendik. İyi ki de öyle yapmışız, gördüğümüz manzara bizi adeta büyüledi. Çok kalabalık olmayan toplam 45 şemsiyeden oluştan adeta kişiye özel bir plaj görünümündeki koy etkileyiciydi. Burayı aklımızda tutarak Paradise Beach'i de görmek istedik. Bu plajın uzun kumsalı adeta TOKİ zihniyeti ile dipdibe şemsiyeler ve şezlonglarla kaplanmıştı. Bunun üzerine koşarak Camel Beach'e döndük ve denizin hemen kıyısında bir şemsiyenin altına yerleştik. Burada eşime dedim ki "Bugünü burada geçireceğiz". Mutluluğun çok da uzakta olmadığını yürekten hissettiğimiz saatler geçirdik. Bolca kitap okuduk, sohbet ettik. Yan şemsiyemizdeki orta yaşlı çift bize gelecek için ilham verdi. 50li yaşların ortasında olduğuna inandığımız çiftin çok sıkı spor yaptıkları vücutlarından belli oluyordu. O yaşlarda o çift gibi olabilmek için ülkemize döndüğümüzde bir spor salonuna yazılma konusunda eşimle mutabık kaldık.


Camel Beach


Öğle vakti geldiğinde yemek için plajın hemen yukarısındaki Camel Restaurant'a gittik. Burada lezzetli bir yemek yedikten sonra tekrar plaja indik. Ben bu sırada Zorba'yı okumaya devam ettim. Hatta bir ara ufak bir kayalığın üzerine çıkıp okuma keyfimi doruklara tırmandırdım. Anthony Quinn'in başrolünü oynadığı Zorba filmini hep duymuştum ama izleyememiştim. Zorbanın Türkçe'de kelime anlamı "gücüne güvenerek hükmü altında bulunanlara söz hakkı ve davranış özgürlüğü tanımayan kimse" olduğu için, küçüklüğümden beri filmi ve de filmin esin kaynağı Kazancakis'in kitabını hep bir zalimlik hikayesi olarak tasvir etmiştim. Ancak kitabı okudukça ne kadar yanıldığımı anladım. Zira Zorba kitabın baş karakterinin soyadıymış. Bu karakterin etrafında genç bir girişimcinin gözünden hayata bakışı sorgulayan, insanın derinliklerine yolculuğa çıkaran bir esermiş meğersem. Girit Adası'nda geçen olaylara dayanan bu eseri yine bir Yunan adasında okumanın mutluluğu sanırım paha biçilemezdi. Hem kitabın bir yerinde de şöyle yazmıyor muydu:

"Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu."


Yok böyle bir haz:
Zorba'yı Yunanistan'da bir adada bir kayanın üstünde okumak 

Artık güneş tepelerin ardına geçip hava biraz serinlemeye başlayınca, istemeye istemeye de olsa bu koydan hareket zamanının geldiğini anladık. Kos'a dönüş yolunda bal satan bir dükkana uğradık. 3 çeşit balları vardı: Kekik, Çam, Funda. (Bu isimleri satış temsilcisinin Türkçesi ile aktarıyorum). Hepsinden de bir kaşık tattık ve kekik balında karar kılarak iki kavanoz aldık. Fiyatlar TR ile aşağı yukarı aynı. Keyifli bir araba seyahatinin ardından Kos Merkez'e 1,5 km uzaklıktaki Manine Apartments isimli otelimize eşyalarımızı attık. Bu arada Safari Rent a Car firması tam söz verdiği saatte arabayı teslim almaya geldi. Bu kadar profesyonel bir servis beklemiyordum doğrusu.

Otel rezervasyonumuzu haftalar önce Booking.com dan yaptırmıştım. Ancan sistemsel bir sorun olmuş, otel ücreti kredi kartımdan çekememiş. Resepsyion'daki Dimitri adlı sempatik görevli karttan çekim işlemini gerçekleştirmek istedi ben de uygun gördüm. Genellikle şifremi girerken ekrandaki tutarı hep kontrol ederim. Murphy kanunlarından olsa gerek, sanırım biraz da yorgunluktan, bu sefer tutarı kontrol etmeden girmişim. Nasıl mı anladım? Şöyle: Otelden iki bisiklet kiralayıp şehre doğru hareket ederken, bi ara Turkcell çekmeye başlamış olmalı ki bana bir mesaj geldi. Mesajda kredi kartımdan 468 €'luk bir çekim yapıldığı, bilgim dahili dışında yapılmışsa banka ile irtibata geçmem gerektiği yazıyordu. Önce kart bilgilerimin kopya edildiğinden şüphelendim ama biraz sakin düşününce Dimitri'nin bir virgül hatası yaptığını fark ettim. Anında bir U dönüşü ile otele geri döndüm ve konuyu resepsiyoniste açtım ve çekimin iptal edilmesini rica ettim. Kendisi birkaç görüşme yaptı. Nihayetinde banka ile falan da görüştü ama Yunan bankalarının hali malum, banka ancak birkaç gün sonra ücretin iade edilebileceğini falan iletmiş. Bu prosedürlerle uğraşmak istemediğimi, isterlerse ücreti bana nakit olarak da verebileceklerini ilettim. Patronu iyi niyetli bir insanmış ertesi gün yanlış çekilen tutarı bana nakit olarak ilettiler.

Bu durumu çözdükten sonra bisikletlerimize atladık ve limanın öbür ucundaki Avanti isimli İtalyan restoranına doğru yola çıktık. Restorana vardığımızda saatlerimiz gece on buçuğu gösteriyordu. Eşim deniz mahsullü bir pizza sipariş etti. Ben de aynı siparişi vermek isterdim ancak gluten hassasiyetimi göz önünde bulundurarak başka bir şey yemem gerekiyordu. Rissotto'sunu denemek istedim ancak içinde gluten (un) olup olmadığından emin olmak istedim. Garsonla koyu bir sohbetin ardından Rissotto'yu gönül rahatlığı ile yiyebileceğimi öğrendim ve şükrettim. Bu arada garsonun da hikayesi ilginçti. 18 yaşında sen tatil için İsveç'ten Kos'a gel. Aşık ol, evlen. Eşin de 38 yaşındayken ölsün. Neden bilmiyorum bu hikaye bizi etkiledi. Velhasıl kelam yemeğim enfesti. Yemekten sonra bisikletlerimizle otelimize geri döndük ve yastıklara başımızı koyar koymaz uyuduk.

Kos merkeze eski çağlarda giriş kapısı


Adada mavi ve beyaz renklerin hakim olduğu tipik kiliselerden bir örnek

Üçüncü ve son günümüzün sabahı yine erken kalktık. Valizlerimizi toparlayıp resepsiyondaki Dimitri'ye emanet ettik ve bisikletlerimizle yine şehir merkezine gittik. Dönüş feribotumuz akşam 18:00'a kadar merkezi biraz daha yakından tanımayı istiyorduk. Önce merkezde cadde üzerinde bir kafede kahvaltı yaptık. Avrupa ülkelerinde gördüğüm, yüzünü caddeye dönerek oturma kültürünü sanırım benimsiyorum. Kahvaltıdan sonra çarşıyı biraz turladık. Sonra bizi Asklepyon'a götürecek mini trene bindik. Asklepyon teknik olarak eski çağlardaki sağlık merkezlerine (yani aslında hastanelere) verilen genel bir ad. Mitoloji'de Asklepios sağlık tanrısı olduğu için ismi bu tip merkezlere esin kaynağı olmuş. Bir başka örneği de İzmir/Bergama'da var. Ben Kos adasındaki versiyonu görene kadar Bergama'dakinin türünün tek örneği olduğunu düşünüyordum açıkçası.

Asklepyon 3 teraslı bir yapı olarak tasarlanmış etkileyici bir mekandı. Aşağıdaki fotoğraflardan bu etkileyicilik tam olarak anlaşılamıyor maalesef. O çamların havası, ılgın ılgın esen rüzgar, ağustos böceklerinin sesi fotoğraflara aktarılamıyor ne yazık ki.

Asklepyon'a giriş


Bu manzarada bu ortamda ne stres kalır ne hastalık


Yüzyıllar önce buna benziyormuş Asklepyon


Bir saat sonra gelen trenimize binip tekrar şehre döndük. Bu arada mini trende bir araba anahtarı bulduk. Üzerindeki Türkçe yazılardan bir Türk turiste ait olduğuna emin olduğumuz Pegout marka araç anahtarının sahibi tarafından bulunabilmesi için çaba sarfettik. Umarım sahibine ulaşmıştır. Şehirde Osmalı Dönemi'nden kalma iki camiyi ziyaret ettikten sonra ada ile özdeşleşen değerlerden olan Hipokrat Ağacı'nı görmek istedik. Ağacın bulunduğu park mülteciler tarafından kullanılıyordu ve çok kalabalıktı. Orayı kullanan insanların trajedisi önünde ağacı incelemek, fotoğraf çektirmek fikri çok saçma geldi bize, uzaktan bakmakla yetindik. Mülteci dramı içinse elimizden birşey gelmemesi bizi üzdü. Eşim sordu ne yapabiliriz diye, ne cevap vereceğimi bilemedim. Belki de yapılabilecek en iyi şey çocuklarımızı yetiştirirken savaşın ne büyük bir trajedi olduğunu çok iyi aktarmak ve savaşların önüne geçebilecek iradeye sahip bireyler yetiştirebilmek. Bilmiyorum belki de çok naif bir düşünce benimkisi.

Saatlerimiz üçü gösterdiğinde otelimize bisikletle döndük, bir taksi çağırdık, valizlerimizle birlikte merkeze geri geldik. Feribot iskelesine yakın bir mekanda, ulu bir ağacın altında Taverna Agora isimli restoranda adadaki son yemeğimizi keyifli bir sohbet eşliğinde yedik. Güzel ve yalnız ülkeme geri dönmek için 18:00 feribotuna atladık. Feribotta Kos Adası'na dair aklımızda hep güzel anıların kalacağını düşünerek yolculuğumuzu tamamladık.

Adada Osmanlı Dönemi'nde kalan iki camiden birisi

Son öğle yemeğimizi bu ulu ağacın gölgesindeki bir restoranda yedik


Merkezdeki Roma dönemi kalıntılarından bir enstantane



Bizi Bodrum'a geri getirecek katamaran tipi tekne iskeleye yaklaşırken