2 Temmuz 2018 Pazartesi

Karaburun Kırkım Şenliği

İzmir'in güzel ve henüz ulaşması çok da kolay olmayan güzel bir coğrafyasında, Karaburun'da geçtiğimiz hafta Kırkım Şenliği yapıldı. Bu keyifli şenliğin bir parçası olmak hoşuma gittiği için konu hakkında bir yazı yazmak istedim. 

Kırkım Şenliği'nin düzenleneceğini, İzmir'in şehir içindeki açık hava reklamlarından gördüm. İnternet'te konu hakkında bir araştırma yaptığımda, geçtiğimiz yıllarda yapılan şenlikler ile ilgili bilgilerin dışında açıklayıcı bir içerik bulamadım. Elimdeki tek bilgi, billboardlarda gördüğüm, şenliğin 12:30'da başlayacağıydı. 

11:30 gibi Urla'dan ailecek yola çıktık. Yaklaşık 1 saat 15 dakika süren bir yolculuktan sonra Karaburun'a vardık. Sonrasında da tabelaları takip ederek, yukarılara, yaylalara doğru 10 dakikalık bir araba yolculuğu daha yaptık. Bu yolculuk sırasında, Ege Bölgesi'nin kıyı kesiminin insanın nefesini kesen manzaralarına şahitlik ettik. Bu coğrafyada yaşamak bir ayrıcalık. 






Karaburun yarımadasında tepelere çıktıkça manzara nefesinizi kesiyor.
Fotoğraflar yetmiyor bu güzellikleri anlatmaya 

Şenlik alanında bir sahne kurulmuştu. Sahnenin önünde de ulu bir çınar ağacı vardı. Bütün katılımcılar bu ulu ağacın gölgesinde toplanmıştı adeta. Tek bir ağacın bu kadar insanı altında birleştirebilmesi, doğanın muazzam gücünün bir göstergesi bence. İlginç olansa, alanda bu ağacın dışında başka bir ağacın bulunmamasıydı. Sanki bu ağaç, buraların efendisi benim ve benim dışımda hiçbir bitki burada yetişemez diye bağırıyordu. Bu muazzam manzaraya saygı duymamak imkansızdı. 


Ulu çınarın büyüklüğü ve ihtişamının önünde saygıyla eğildik

Çınarın gövdesine yakından bir bakış

Bu kadim ağaç, gölgesini cömertçe ziyaretçilere sunmuştu

Biz alana vardığımızda protokol konuşmaları bitmek üzereydi. Son protokol konuşmasından sonra, sembolik olarak bir kaç keçinin kırkım işlemi gerçekleşti. 


                                                             Kırkım işlemi büyük makaslarla yapılıyor


Kırkım, kıl/tiftik elde edilmesi  ve hayvan sağlığını da göz önünde tutarak, keçilerin vücudunu örten kılların yılda bir kez kırkılması işlemine verilen isim. İklim koşullarına göre, ilkbahar sonu ya da yaz başında yapılan kırkım işlemi, kırklıkla (büyükçe bir makas) ya da makine ile yapılabiliyor. Gözlemlediğim kadarıyla sürülerin görece küçük olması nedeniyle Karaburun'da makas kullanılarak yapılıyor. 

Yöre halkı için küçükbaş hayvancılığın özel bir yeri var. Belediye de bu potansiyelin farkına vararak son birkaç yıldır, kırkım işlemini bir şenlikle bütünleştirerek, konunun daha geniş kitlelerce bilinmesini ve şenlik vesilesiyle ziyaretçilerin yöreye ekonomik katkı yapmasını amaçlıyor. Yakın bir zamanda belediye kendi imkanları ile keçi sütünden ürünler üretmeye de başlamış. Bunlar şenlik alanında satılmıyordu zira çok sıcak bir hava vardı. Ancak Karaburun merkezde, belediye binasının yanında satımların yapıldığı bilgisi iletildi. 

Şenlik alanında, standlarda yöre insanının el emeği göz nuru olan ürünler de satılıyor; bahçeden henüz koparılmış taptaze meyve ve sebzelerin yanı sıra, çeşit çeşit reçeller ve hediyelik eşyalar da ziyaretçilerin beğenisine sunuluyordu. 

Reçel kavanozlarını öyle bir süslemişler ki, bu manzarayı gördükten sonra reçel almadan geçemiyorsunuz.


Sembolik kırkım işleminden sonra, bir orkestra sahne aldı ve ziyaretçilere türkülerden ve şarkılardan oluşan keyifli bir repertuar sundu. Ortaya çıkıp dans eden katılımcılar, şenliğe güzel bir renk kattı. Konserin sonuna doğru, sahnenin arkasındaki alanda bekleyen keçi sürüsü biraz huysuzlanmaya başladı. Bunun üzerine çobanlar sürünün biran önce hareket etmesi gerektiğine karar verip sürüyü saldılar ve yukarılara doğru hareket başladı. Keçilerin birbirlerini takip ederek, sürü halinde hareketlerine şahitlik etmek ayrı bir keyif verdi. Bu anı videoya çekerken kendimi sanki BBC Earth belgeselinin yapımcısı gibi hissettim. 

                 Sürü gerek kalabalıktan gerekse sıcaktan huysuzlanmaya başladı. Bunun üzerine çobanlar sürüyü harekete geçirmek için tutuldukları yerden salıverdiler. 

Sürü harekete geçti

                 Şu görüntüleri çekerken kendimi BBC Earth belgeselini çeken kameraman gibi hissettim. 


Sembolik kırkım işleminden sonra, bu tür şenliklerin vazgeçilmesi yemek ikramına geçildi. İki farklı istasyonun önünde sıraya geçerek, etli pilav, höşmerim tatlısı, ayran ve sudan oluşan menüyü alabiliyordunuz. Açıkça belirtmek isterim ki, pilavın lezzeti beklentimin çok ötesindeydi. Ücretsiz olarak sunulan bu yemeğin yanı sıra, ücreti mukabil gözleme satışı da vardı. 

Önümdeki yemek sırası

Bu da arkamdaki yemek sırası


Alanda tuvalet ihtiyacını gidermek için seyyar tuvaletler de kurulmuştu. Herhangi acil bir duruma müdahale edebilmek için bir sağlık ekibi ve ambulans da hazır edilmişti.

Yemek ve konserden sonra sıra en güzel oğlak ve tekelerin seçilmesine geldi. Konu hakkında uzman bilim insanlarından ve yetkililerinden oluşan bir jürinin önüne, çobanlar tel tek en güzel hayvanlarını getirdiler. Jüri, bu güzel hayvanları çeşitlik kriterlere göre değerlendirerek en güzel (belki de en sağlıklı demek daha doğru olur) hayvanları belirledi. Ödül töreninden sonra da şenlik başladığı gibi güzel bir şekilde sona erdi. 

Yarışma için güzel bir hayvan jürinin önüne götürülüyor

Yarışmadan bir anı daha
                Keçiler jürinin önüne götürülürken meşhur inatlarını da zaman zaman sergilediler. Kim bilir güzel hayvanın aklından neler geçiyordu o an, belki de kesime götürülüyor sandı kendini.  


Dönüşte Karaburun merkezde, tavsiye üzerine 7 Kardeşler isimli bir işletmede dondurma yedik. Tavsiye yerindeydi. 

Dönüş yolunda Mordoğan isimli beldede, bu coğrafyanın bize sunduğu nimetlerin başında gelen harikulade bir denize girmek için Ardıç plajında durduk. Belediye tarafından işletilen plaj çok kalabalıktı. Ücretsiz olarak sunulan şemsiyelerde yer bulmak mümkün değildi. Biz de plaja adını veren ardıç ağaçlarından birinin gölgesine sığındık. Deniz temiz ama dalgalıydı. Tabanı ince kumlu olan deniz, ne kadar uzaklaşırsanız uzaklaşın yarım metreyi geçmediği için çocuklar için idealdi. Bu denizde bir süre yüzdük, çocuklarla oynadık ve bu coğrafyada yaşadığımıza şükrederek yorgun ama mutlu bir şekilde evimizin yolunu tuttuk. 

Şüphesiz ki bu güzel coğrafyanın tadını en çok çıkaran çocuklar. Ardıç Plajı'ndan. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder